About Me

Cress Eksik Parça Göbekli Tepe Muhafızı Cinder Beni Bırakma

Kan ve Yıldız Işığı Günleri - Laini Taylor | Yorum & Alıntılar



Bir varmış bir yokmuş, bir melekle bir şeytan birbirlerine aşık olmuş ve yeni bir dünya hayal etmiş. Katliamların olmadığı, boğazların parçalanmadığı, ölenlerin şenlik ateşlerinde yakılmadığı, dirilenlerin piç ordularıyla savaşmadığı, çocukların öldürmek ve ölmek için annelerin kollarından koparılmadığı bir dünya.
Aşıklar, ayın gizli tapınağında sarmaş dolaş yatarken, mücevhersiz bir  mücevher kutusu hayal etmiş. Kendilerinin keşfedeceği ve içini mutluluklarıyla dolduracakları bir cennet.
Ama bu, o dünya değildi.




Bu kadar harika bir kapağa sahip olan bir kitap, nasıl bu kadar kötü olabilir!

Ya da en azından benim için nasıl bir hayal kırıklığı yaratabilir? 

Karou, yeni dünyasından, etrafını Kimeraların çevirdiği bir dünyadan merhaba diyor bizlere bu kitapta. İlk kitabın sonunu okuduğum zaman Briemstone için hissettiğim umudun yıkılması çok acımasızdı.. 

Ziri gibi harika karakterlerle tanışmış olsam da bu kitap benim beklentilerimin çok aşağısındaydı. Genelde zaten serilerin ara kitapları her zaman okuyucunun beklentilerini çok karşılayamaz bence. Ara kitap olduğu için, ilk ve son kitap arası köprü görevi üstlendiğinden hakettiği kalite bu 2. kitaplara maalesef yansımaz.

Oysa ilk kitabı bitirdiğim an ikinci kitabı elime almamak için çok uğraşmıştım. Çünkü serinin bitmesini hiç istemiyordum. Şimdi düşünüyorum da keşke ilk kitabı bitirdiğim gibi okusaymışım. Yani beklemek saçma olmuş. 3. kitabı Artemis ne zaman çıkarmayı düşünüyor bilmiyorum ama biran önce çıkarsalar çok iyi olur. 

Kitabın rahat ortalarına geleseye kadar ne kadar sıkıldım tarif edemem. Daha sonra işler biraz daha düzelmeye başladı. Daha hızlı okumaya başladım.

Öncelikle bu kitapta Karou beni çok şaşırttı. Başına dik, asi kızımızın yerinde yeller esiyordu son bölümlere kadar. Onu bu haliyle okumak, Beyaz Kurt karşısında bu kadar ezik olduğunu hissetmek üzücüydü. Hele en kötü tarafı ise Akiva'a olan hislerinin utanmasına sebep olmasıydı.. Ben her ne olursa olsun, hele Issa da geldikten sonra sadece kalbinin sesini dinlemesini isterdim. Utancına gömülmesini ve hislerini yok saymasını değil.

Akiva ise bildiğimiz gibiydi. Onu ve kardeşlerini okurken özellikle keyif aldım. Hala Karou umuduna tutulması takdire şayandı.. Keşke hislerini Karou'da Akiva kadar rahat bırakabilseydi o zaman bu kadar işkence çekmezdik koca kitap boyunca.

Genel olarak herkes kitabı çok, çook beğenmiş. Benim için orta halliydi. Ve bu tamamen yazarın suçu.. Çünkü ilk kitap ile onun yüzünden beklentilerim o kadar tavan yaptı ki.. 

Ama yine de sizi fantastik dünyanın içine hapseden bir kitap, tabi kitabı yarılamayı başarabildiyseniz ;) Benim puanım 5 üzerinden 4.


 Bir zamanlar, Madrigal'ı sevdiği için utanabilirdi. Oysa şimdi onu tek utandıran, utancıydı. Onu sevmek hayatında yaptığı tek saf ve temiz şeydi.

Dünyaları dolduran hayatın kendisidir. Seni ya hayat yönetir, ya ölüm.

"Hayat diyorum, ne olursa olsun yaşamaya değer mi?"
Büyük bir kayıpla hayatına devam etmenden mi söz ediyordu? Hiç dinmeyecek bir acıyla? Gerçekten bilmek mi istiyordu, yoksa bir şey mi ima ediyordu? Akiva, bazen kız kardeşini hiç tanımadığını hissediyordu. "Evet,"dedi buhurdanı ve Karou'yu düşünerek. "Yaşadığın sürece hep bir umut vardır."

"Bir dene, Lir. Zalimlik nasıl zalimlik doğuruyorsa, merhamet de merhamet doğurur. Dünyanın bizim yarattığımızdan daha iyi bir yer olmasını bekleyemeyiz."



Ziri'ye Şanslı Ziri derlerdi. Sırf hala içinde doğduğu bedende olduğu için mi? Silah arkadaşları onu ısrarla böyle çağırır, Ziri de onları kırmak istemezdi. Ama kimsesiz büyümenin, savaştan başka bir hayat bilmemenin, hemen her gün bir ölüm görmenin neresi şanstı?

Sürpriz zorlukları ve ihtimalleriyle bir dünya bile, bir değişimi başlatmak için yeterince karmaşıkken, iki dünya? Eğer gökyüzündeki yarıklardan iki dünyanın nefesi birbirine karışırsa, tuhaf daha da tuhaflaşır, pek az hayalin alabileceği şeyler yaşanırdı.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder